Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Demokratik, sivil, katılımcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan, herkesin kendisini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesini yaparak milletin temsilcileri tarafından yapılan, millet tarafından onaylanan yeni demokratik bir anayasayla Türkiye Yüzyılı’na başlamak istiyoruz” dedi.
Kongrelerini coşku içerisinde gerçekleştirdiklerini belirten Tunç, “AK Parti’nin 22 yıldan bu yana kesintisiz iktidarını sürdürmesinin tek sebebi, milletinin sesine kulak vermesidir. Milleti ne düşünüyorsa onu gerçekleştirmek istemesindendir. Milli irade bayrağını yere düşürmemesindendir. Bundan sonra da hep milletimizin taleplerine duyarlı olacağız. Amasya’ya teşekkür ediyoruz. Son 28 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı’mıza yüzde 60’a varan destek verdi. Her defasında da Cumhurbaşkanı’mıza sahip çıktı, AK Parti’ye sahip çıktı, Cumhur İttifakı’na sahip çıktı” diye konuştu.
Tunç, AK Parti’nin, iktidarının ilk döneminde yaptığı hizmetleri anlatarak, partilerinin 367 krizi, kapatma davası, MİT Müsteşarı’nın tutuklanmaya çalışılması, Gezi Parkı olayları, 17-25 Aralık’ta emniyet yargı darbe girişimi, Kobani olayları ile karşı karşıya kaldığını kaydetti.
Vesayetçi sistemin yaşanan bu süreçlerden başarılı çıkamaması üzerine 15 Temmuz’a giden sürecin başladığına dikkati çeken Tunç, şöyle devam etti:
15 Temmuz gecesi milletimiz ülkesine, bayrağına, bağımsızlığına sahip çıktı. 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı’mızın bir görüntüsüyle, bir mesajıyla bu millet meydanlara indi ve o karanlık gecenin sabahını aydınlığa kavuşturdu. O gece milletimiz meydanlarda darbecilerle mücadele ederken 200 şehit verdi. 2 binden fazla gazimiz var. Biz bugün bu kongreleri yapabiliyorsak, bu mikrofondan bugün konuşabiliyorsak, sizlerle beraber 8. olağan kongrelerimizi yapabiliyorsak, iktidarımızda 22 yılımızı doldurmuşsak, şehitlerimiz, gazilerimiz ve milletimiz sayesinde. Onlara şükran borçluyuz. Onların emanetine, milli iradeye sonuna kadar sahip çıkacağız inşallah.
‘Darbecilerin yazdığı bir anayasayla Türkiye Yüzyılı’nda yol katedemeyiz’
Bakan Tunç, Türkiye’nin geldiği noktayı, yargı ve hukuk sistemini hazmedemeyen çevrelere rağmen yüksek standartlı demokrasiyi daha yükseğe taşımak için çaba sarf ettiklerini dile getirdi.
Yeni, demokratik bir anayasayla Türkiye Yüzyılı’na başlamak istediklerini vurgulayan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
Darbecilerin yazdığı bir anayasayla Türkiye Yüzyılı’nda yol katedemeyiz. Demokratik, sivil, katılımcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan, herkesin kendisini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesini yaparak milletin temsilcileri tarafından yapılan, millet tarafından onaylanan yeni demokratik bir anayasayla Türkiye Yüzyılı’na başlamak istiyoruz. İnşallah Meclis’imiz bunu başarır. Bu uzlaşmayı sağlar ve milletimize olan borcumuzu da ödemiş oluruz. Bir yandan ülkemizin fiziki kalkınmasına hız kesmeden devam edeceğiz. ‘Önce insan’ demeye devam edeceğiz. Sosyal politikalardan kültüre, eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete insanımızı güçlendirmek için çalışacağız. Yüksek standartta demokrasiden hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz. Hep milletimizi dikkate alacağız. Milli iradeden hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz.
Türkiye’nin kronikleşmiş sorunlarını birer birer çözdükleri gibi terör belasını da tarihe gömeceklerinin altını çizen Tunç, “Bundan hiç şüpheniz olmasın. Terörsüz bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz. Şehitlerimizin, gazilerimizin emanetine sahip çıkacağız ve kardeşliğimizi güçlendireceğiz. Temel hak ve özgürlükler noktasındaki kısıtlamaları ortadan kaldırdık. Dolayısıyla hiçbir ayrım yapmadan bugünlere geldik. Kardeşliğimizi daha da güçlendirerek milletimiz arasında ırkı, rengi, dini, mezhebi nedeniyle fitne sokmak isteyenlere de müsaade etmeyeceğiz. Terörü de devreden çıkararak, silahlarıyla beraber toprağa gömeceğiz inşallah. Bundan hiç şüpheniz olmasın” ifadelerine yer verdi.
Muhalefetin, “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var, Suriyelilerin Türkiye’de ne işi var?” diye propaganda yaptığını belirten Tunç, sözlerini şöyle tamamladı:
Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ vizyonsuzluğuyla, ‘Suriyelilerin Türkiye’de ne işi var?’ vicdansızlığı arasında sıkışmış kalmış bir muhalefet anlayışı var. İşte Türkiye’nin de şanssızlığı bu. Keşke böyle olmasa. Keşke kaliteli bir muhalefet olsa, keşke doğru yolu gösterse ama maalesef Türkiye’nin ana muhalefetinin içinde bulunduğu durum bu. O nedenle milletimizden bugüne kadar hep kırmızı kart gördüler, bundan sonra da görmeye devam edecekler. Doğru politikalarla yolumuza edeceğiz inşallah. Doğrudan ayrılmayacağız. Milletimizin taleplerini dikkate almaya devam edeceğiz. Önümüzdeki 3.5 yılı en iyi şekilde değerlendireceğiz.
