Susannah Fisher’ın Sink or Swim: How the World Needs to Adapt to a Changing Climate adlı kitabı, iklim değişikliğinin gelecekte milyonlarca insanın göç yollarını nasıl etkileyeceğine dair çarpıcı senaryolar sunuyor.
Fisher’a göre 2070 yılına gelindiğinde, seller, fırtınalar, yangınlar ve kuraklıklar nedeniyle büyük çaplı iç göçler meydana gelecek. İnsanlar çoğunlukla kendi ülkeleri içinde hareket edecek ve vardıkları yerlerde kalabalık, imkanlardan yoksun kamplarda yaşamaya zorlanacak. Uluslararası yardımlar ise genellikle yetersiz kalacak.
Bazı bölgelerde sınırlar silahlarla korunacak. Özellikle ABD’nin su kaynakları tükenmiş güneybatı eyaletlerinde çıkan gerilim, iç çatışmalara yol açacak. Demografik dengesizlikler göç kabul süreçlerini karmaşıklaştıracak ve yerel halk yeni gelenleri istemeyebilecek.
Farklı Senaryolar: İklim Pasaportları ve Yeni Yaşam Alanları
Bir Karayip ülkesinde kasırga felaketi yaşanırken, hükümetin hazırlıklı olması ve erken uyarı sistemi sayesinde halk korunuyor. Birleşmiş Milletler’in onayladığı raporlar doğrultusunda, halk “iklim pasaportları” ile karbon salımı yüksek ülkeler tarafından gönüllü olarak kabul ediliyor. Fosil yakıt şirketlerinin ödeyeceği tazminatlar ile yeni bir hayat kurmak mümkün hale geliyor.
Bangladeş’teki deltada yaşayan aileler ise sürekli sel ve siklon tehdidi altında, yeni küçük şehirlere göç ederek eğitim ve yeniden beceri kazandırma programlarına katılıyor. Böylece kültürel bağlarını korurken, yeni bir yaşam inşa ediyorlar.
Birleşik Krallık’ta Norfolk kıyısındaki 400 aile, deniz seviyesinin yükselmesiyle tepelik alanlara taşınıyor. Bazıları yeni yaşamlarına uyum sağlarken, bazıları eski evleri çevresinde su üstü turlar düzenleyerek geçimini sağlıyor.
Küçük ada ülkeleri ise yüzen platformlar ve denizden geri kazanılan topraklarla yeni yaşam alanları oluşturuyor. Varlıklı ada halkı düşük karbonlu turizmle ekonomiyi canlandırırken, göç etmek zorunda kalan diğer vatandaşlar hem yeni ülkelerinde hem de ada kültüründe yaşamaya devam ediyor ve kendilerine “ağ ulusu” adını veriyor.
Fisher’ın senaryoları, küresel karar vericiler ve bireylerin karşılaşacağı etik, sosyal ve politik soruları ortaya koyuyor. İklim değişikliğiyle birlikte insanlığın geleceği, zor ama kaçınılmaz kararlarla şekillenecek.
