Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı’nda önemli açıklamalarda bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan satır başları:
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hepiniz hoş geldiniz. Kamu denetçiliği kurumumuz tarafından düzenlenen konferansın hayırlı vesile olmasını diliyorum. Tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum. Kamu denetçiliği kurumumuza bu anlamlı programa vesile oldukları için tebriklerimi sunuyorum.
Yerel siyasetçilerden medyaya kadar hemen herkes insan hak ve özgürlüklerinden bahsediyor. Tüm bunlar yaşanırken insanların en temel hakları göz göre göre çiğnenmeye devam ediyor. Suriye’den Filistin’e kadar dünyanın birçok yerinde insan hak, hürriyet ve haysiyetini hiçe sayan ağır ihlallere sürekli yenileri ekleniyor. Kovid 19 salgını, mülteci meselesi, çatışmalar, bu acı gerçeğin en çarpıcı gerçekleri olarak önümüzde duruyor. Aşı ve maske gibi salgınla mücadelede ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelerin nasıl bir rekabet unsuruna dönüştüğünü halen unutmadık. Salgının da etkisiyle kültürel ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi nefret suçları korkunç boyutlara ulaştı.
Bu nefret iklimini körüklediklerine şahit oluyoruz. Milyonlarca Müslümanın temel özgürlüklerinin ayaklar altına alındığı, inançlarının bir tehdit kaynağı olarak gösterildiği vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Kimi zaman medya kimi zaman siyasetçiler tarafından ötekileştirilen bu toplumlar için giderek zorlaşıyor. Hemen her gün gazetecilerde bir şiddet eyleminin haberini okuyoruz. Göçmenlere ve yabancılara yönelik nefret suçları ya görmezden geliniyor ya da örtbas ediliyor.
Kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir şeyi önemseyenlerin çifte standartları artık örtülemeyecek hale gelmiştir.
“Bazı ülkeler haydutların sığınağı haline dönüştü”
Benzer bir durum doğrudan insanımızın hayatına kıymış, terör eyleminde bulunmuş teröristler için de geçerlidir. Yaşam hakkına kast eden eli kanlı caniler, korunmakta, hiçbir hukuki tahkikata uğramadan hayatlarını özgürce sürdürebilmektedir. Bugün NATO’da veya BM çatısı altında beraber olduğumuz bazı ülkeler, haydutların sığınağı haline dönüşmüştür. Terör suçlularının hesap vermesi hususunda maalesef hiçbir çaba harcanmıyor. Meclisimizi ve Cumhurbaşkanlığı binasını bombalayan FETÖ elebaşı ABD’den örgütünü yönetmeye devam edebiliyor. PKK militanları Avrupa’nın göbeğinde protesto düzenleyip vatandaşlarımıza saldırabiliyor. Paris’te yaşanan hadiseler bunun en son örneğini teşkil etmiştir. Saldırılarını özellikle işindeki, gücümüzdeki insanımıza kast etmeye kadar götürmüşlerdir. Bu olayların terörle mücadelede yeni bir dönemi başlatmasını ümit ediyorum. Avrupa’da yuvalanan terör yandaşlarına karşı tedbir almakta geç kaldıkları her gün tehlike daha da büyüyecek, kanser hücresi gibi bünyeyi saracaktır.
“Görüşmeler devam ettikçe Suriye’ye dönüşler artacak”
Türkiye örnek bir duruş sergilemektedir. Çatışma bölgelerinden kaçan 4 milyonu aşkın mazlum ve mağdura biz kucak açtık. Kapımıza gelip ülkemize sığınan kimseyi zorla geri göndermedik. Kobanili Kürtlere, Suriye’nin diğer bölgelerindeki Arap kardeşlerimize de sahip çıktı. Kimsenin inancına, kökenine bakmadık. Suriye’nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşleri hızlanmaktadır. Şu anda briket evler yapmaya başladık, insanca yaşamalarını sağlayalım istedik. Kar, kışta çadırlardan bu insanları kurtaralım istedik. Briket evlere yerleştirerek insani bir yaşam şeklini onlara hazırlayalım istedik. 550 bin sığınmacı geri dönmüştür. Türkiye, Rusya ve Suriye olarak bir süredir yürüttüğümüz diplomatik temaslar meyvesini verdikçe bu sayılar daha da artacaktır. Biz kardeşlik, komşuluk ve insanlık görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz.
Onca görüntüye, şahide rağmen göçmenlere zulmü reva görenler hakkında maalesef hiçbir adım atılmıyor. Biz insan haklarını sözde değil, elimizi taşın altına koyarak savunmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Aynı ilkeli tutumla diğer alanlarla da çalışmaya devam ediyoruz. Karadeniz üzerinden tahıl koridorunu ve esir takası anlaşmasını hayata geçirmek suretiyle milyarlarca insanının hayatını etkileyen gıda ve enerji krizinin çözümüne katkı sağlıyoruz. Sayın Putin’in biz tahılı gönderebiliriz, sizler de bunun nakliyesini yapıyorsunuz. Biz de nakliyesini yaparız dedik. Bir şart koştu; durumu iyi olan Avrupa ülkelerine değil fakir Afrika ülkelerine bunu gönderelim dedi. Ben de bu teklifi kabul ettim, biz de bunları un fabrikalarımızda una çevireceğiz ve çuvallara doldurarak fakir Avrupa ülkelerine bunları göndermeye biz de varız dedik, süreci başlattık. Şeref bey bir teklifte bulundu; özellikle yaralılar için de bir koridorun açılması. Biz buna varız. Sadece Rusya-Ukrayna değil, aynı şekilde Suriye’den, Azerbaycan’dan, Libya’dan, yaralıları getirmek suretiyle hastaneleri getirip tedavilerini yaptırıp geri döndürüyoruz. Bundan sonraki süreçte de bunları yapmaya devam edeceğiz.
Sessiz devrimlerle her kesimden vatandaşımızın insan haklarıyla ilgili taleplerini yerine getirdik. Kadınlarımızın başörtüsüyle ilgili anayasa teklifini Meclis’e sunduk. Afganistan’da son dönemdeki başörtülü kızların okullarda okutulmasını engelleme anlayışını gayri insani ve gayri İslami buluyoruz. Bir defa bizim dinimizde böyle bir şey yok. Bu kızlar buralarda eğitim-öğretimini almalıdır. Kimse bize İslam’la bize tanımlamasın. İslam böyle bir şeyi kabul etmiyor, tam aksine ilmi tahsis edin diyen bir dinin mensuplarıyız. Bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bu düzenlemeyle acı hatıralarımızın olduğu kıyafet meselesini kesin ve kalıcı bir çözüme kavuşturmayı hedefliyoruz. Bu önemli teklif konusunda Meclisimizin gerekli adımı atacağına inanıyorum. Son sözü milli irade söyleyecek, son kararı milletimizin kendisi verecektir. Hangi siyasi partiden olursa olsun hiçbir milletvekilimizin sorumluluktan kaçarak böyle bir vebalin altına girmeyeceğini düşünüyorum.
Ülkeyi yönetme sorumluluğunu yönetirken kendimize insanı yaşat ki devlet yaşasın düsturunu ilke edindik. Ülkemizde tüm vatandaşlarına eşit davranan, kuşatıcı, özgürlükçü bir devlet anlayışını hakim kıldık.